ARA KESİTTEN BAKMAK bir yapı ve ardından…

Tarihi ve çağdaş olan arasında bir kesit… İki dönemin ayrıldığı ara’dan şehir gözleniyor. Elbphilharmonie, öyle büyük bir kütle ki şehrin çoğu yerinden görülen bir dalga gibi. Herkesin ilk bakışta fark edebileceği iki bölüm söz konusu, biri tuğla diğeri cam; altta ve üstte olan, biri eski biri yeni… Yapı, Herzog & de Meuron’un tasarımı, onlarca uzmandan oluşan mimari proje ekibinin on üç senelik çalışmasının ürünü. Eski antrepo binasının üzerine yapılan modern strüktür başta konser salonu olmak üzere restoran, otel, konut gibi pek çok işlevi içinde barındıran karma kullanıma sahip.

Hamburg’u diğer Alman şehirlerinden farklı kılan özelliği bir liman kenti olması. Tüm ülkeyi bir uçtan diğerine geçen Elbe nehrinin denize döküldüğü o kutlu yer. Deniz havası tüm şehri sarmış, farklı kültürlerin izleri sokaklarda… Bu çok katmanlı şehirde zaman geçirirken her an yeni bir şeyle karşılaşma hissi doğuyor insanda, hem tarih burada hem yeni olan. Farklı ve etkili çağdaş tasarımlar bir araya gelince şehir kimliğini buluyor.

(1)

Uzaktan görünen parlak eğimli yüzey ilgi çekici, ne olduğunu önceden bilmiyorsanız tahmin etmesi güç, yaklaştıkça özgün bir tasarıma doğru ilerlediğiniz hissi güçleniyor. Binayı öylece cam bir kütle zannederken kıyıdaki diğer tuğla yapılar gibi tanıdık bir görüntü ile çarpışıyorsunuz. Oldukça büyük ve ilginç bu ikili yapıyı anlamaya çalışırken bir yandan da rüzgara karşı mücadele ediyorsunuz. Yapının önünde dev lego parçaları var, sanki binanın oranı ancak bu boyutla ölçülebilir gibi.

Binaya giriş ücretsiz, o ara kesit kamusal bir alan, isteyen herkesin bulunabileceği bir kat. İçeri girince daracık 82 metre (1) uzunluğunda bir yürüyen platform karşılıyor sizi, beyaz sade bir tüp. Detayda ince bir anlam bütünlüğü yaratan geçit, tarihi antrepo binasının içinden doğrudan yeni yapıya ulaştırıyor. Vardığınız yer, yine aynı sadelik ve etkileyici bir tasarımla karşınızda. Bu fuaye alanı beyaz eğrisel tavanlar, eğimli brüt beton kolonlar, gruplanmış tekil aydınlatmalar ile zenginleşmiş. Tüm binayı çepeçevre dönebildiğiniz terasa çıkışlar, iç ile dışı bütünleştiren, döner cam kapılardan sağlanıyor. Bu kamusal teras tüm tasarımın özeti gibi. Eski ve yeninin arasında şehri ve Elbe’nin suya döküldüğü yeri izliyorsunuz. Limanla görsel olarak buluştuğumuz böylesi yüksek bir yerde olmak keyif verici…Tasarımın başarısı içinde ve dışındayken ayrı ayrı hissediliyor.

Yapının etkisindeyken ve sonrasında bu yeni tasarımın nasıl cesur bir kararla eski antreponun üzerine yerleştirildiğini düşünüyorum. Tarihi binanın üzerinde ve yeni binanın altında tüm şehirle bütünleşiyor insan. Koruma bilinci nerede başlıyor, nasıl yerleşiyor zihinlere ? Bulunduğun şehrin dünü ve bugününü bilmek ilk yanıt belki. Türkiye’deki restorasyon süreçlerinde farklı düşünceye ve yeniliğe yer olmadığını üzülerek hatırlıyorum. Tarih bilincinin güncel fikirlerle harmanlanmasıyla yapılan tasarımların başarıya ulaşacağı çok açık. Eski eserlere yenilikçi tasarım modelleriyle nasıl ekler yapılabilir ve farklı bir değer kazandırılabilir sorusu önemli hale geliyor. Bir yandan tarihi bir çevreye yapılacak bilinçsiz bir müdahalenin hayata geçmesindense konusunun dahi açılmaması çok daha iyi bir seçenek. Bizdeki koruma yaklaşımında sanki iki uç var gibi; bir taraf olabildiğine tutucu fikirlerle çağın gerisinde bir tavırda, diğer taraf bilimsel yaklaşımdan ve sahip çıkılması gereken değerlerden uzak yıkıcı bir bilinçsizlikte.

(2)

Ezbere uygulanan bazı kalıp fikir birlikleri maalesef değişmesi senelerce mümkün olmayacak katılıklar yaratıyor. Halbuki iletişimin bu denli geniş ve kapsayıcı olduğu bir dünyada pek çok farklı tasarım fikrine kolayca ulaşabiliyoruz. Bu doğrultuda tarihi yapılara ve çevreye olan yaklaşımlar da güncel olarak yenileniyor. Bu demek değil ki özgün karakter ya da tarih zarar görsün. Aksine çağdaş olanla geçmişi birleştirebilmek ustalık istiyor ve başarıldığında ortaya tüm dönemlere ait evrensel bir değer çıkıyor.

Hamburg’da kamusal bir seyir terası yaratan Elbphilharmonie, açıldığı 2016 yılından bu yana dünyanın pek çok yerinden sayısız ziyaretçiye ev sahipliği yapıyor. Tarihin ışığında böylesi çok yönlü bir kesitten bakmayı içselleştirdiğimizde, bizlerin şehirlerinde de dünyaya açılan ve kenti bir adım öteye götürecek örnekler yer bulacaktır.

(1) https://www.elbphilharmonie.de/en/elbphilharmonie

(2) https://www.archdaily.com/802093/elbphilharmonie-hamburg-herzog-and-de-meuron

SİMGE BALCI

ocak 2020